19 Ekim 2016


Bi' Kahve?

Karşı Pencere

Sen Çıkıverdin Karşıma Birden!

21 Ocak 2013

20 Temmuz 2012

10 Temmuz 2012

E'nin Gizemi...



 2044-İsviçre Alpleri-Zermatt


Bu küçük kasabaya yerleşeli çok olmamıştı. Başlangıçta biraz zorlansam da, içime giydiğim içlikler sayesinde soğuğa alışabildim. Buraya gelmekteki tek amacım kayak yaparken kaybolan insanları bulmak, yaza doğru karlar eridiğinde ortaya çıkan değerli eşyaların
sahiplerini bularak ödül avcılığı yapmaktı... Fakat kayak turnuvasının son günlerinde finale gölge düşüren bazı olaylar oldu. Önce kasaba merkezinde, dört gün sonra da Zermatt köprüsünün hemen dibinde gece vardiyasında öldürülen belediye işçileri hem halkı hem de turistleri tedirgin etmişti.




Herkes gibi ben de bu cinayetlerin kasabamızın ününe leke düşürmek isteyen kötü niyetli bazı turistler tarafından işlendiğini düşünüyordum. Bu yüzden turnuva bitip turistler evine dönünce hepimiz biraz rahatlar gibi olduk... Ta ki fırından taze tarçınlı çörek almaya çıktığım o sabaha kadar...


Bu seferki en kötüsüydü. Adam kafasına İkea malı 5’e5 JarBör sehpa ayağıyla vurularak öldürülmüş, kafası parçalanana dek dövülmüştü. Adamın her yerinde E harfine benzeyen morartılar vardı... Daha da korkunç olanı; cinayetin finallerden sonra gerçekleşmesi cani turist olasılığını ortadan kaldırıyordu. Katil içimizdeydi...





12 Haziran 2012

Süpermarket


indirim sepetinde aşk...
http://soundcloud.com/serhat-albamya/supermarket

05 Haziran 2012

yatak



insana mucizevi bir kalp verip, sonra da onu milyonlarca ufak parçaya ayıran bu şey, hayat mıydı? beklemeniz söylenen hiçbir şeyin gerçekleşmemesi?
eğer hayat buysa yataktan çıkmaya değer miydi?

david whitehouse/bed

14 Mayıs 2012

aay aay ay nusret


müzikle imtihanım hep zor oldu... hem bir dinleyici olarak hem de bir şeyler üretmeye çalışırken. birazdan anlatacağım hikaye daha ben çocukken, televizyonda ne çıkarsa onu dinlediğim zamanlarda başıma gelen bir şey... belki küçücük bir anı, ama emin olun zihnimde yaptığı deformasyon büyük... yarası saklı...


televizyon ne verirse onu dinlediğimiz, ulus müziğin şaha kalktığı dönemlerdi... zara peş peşe türkü albümlerini patlatıyor, ibrahim erkal 'canısı' ile yaptığı çıkışını 'sen aldırma' parçası ile taçlandırıyordu. henüz çocuktum ama klipteki yalnız kamyoncu rolü o kadar etkileyiciydi ki kamyon bulsam nakliye işine girer, eve rest çekip yollara düşerdim. bir de orhan hakalmaz vardı, iki keklik diye türkü söyler dururdu. sonra bir de doğuş...